
Canım Öğretmenim
Küçüktüm o zamanlar aklım pek ermezdi. Ben okumaya geçince neden bu kadar çok sevindiğinizi ve ne zaman koşsam yağmurun altında hemen öfkelenmenizi anlamazdım. Ne zaman düşüp de kanatsam bir yanlarımı eliniz ayağınıza dolaşır, gözleriniz dolardı. Açık yaralarıma tentürdiyot sürülünce sanki benim değil de sizin canınız yanardı. Çehrenizdeki o yürek yangınını ben bir annemde bir de siz de gördüm öğretmenim...
Ben kalemi tutardım, siz ellerimi. Beraber yazardık yeni öğrendiğimiz sesi. Yanlış yapacağım diye korkmazdım o an. Çünkü suç ortağım siz olurdunuz. Yerli malı haftası gelince bir başka sevinirdik biz. En çok da Ali'yle yumurta tokuşturmaya bayılırdım. Ali'nin yumurtası kırılırsa eğlenir, benimki kırılırsa size şikayet ederdim. Siz hiç bir yumurta için ağlanır mı Can derdiniz. Ben yumurtayı takan kim Zeynep'e rezil oldum diye içimden geçirirdim. Herkes 23 Nisan'ı, ben Yerli malı haftasını beklerdim...
Bana kırılmayı Ali, kırılınca tekrar toparlanmayı siz öğrettiniz öğretmenim. Yanağımdan süzülen gözyaşlarımı hep o beyaz mendilinizde biriktirdiniz. Ve erkek adam ağlar mı diye bana gözyaşlarımı tutmayı öğrettiniz. Hatta bir keresinde gözyaşını tutamayan çişini de tutamaz diye beni güldürmüştünüz öğretmenim...
Bir gün montumu unutmuştum da sınıfta. İki sokak ilerde yetiştirmiştiniz. Islanan saçlarımı yine o beyaz mendilinizle silmiştiniz. İşte o an sarılınca boynunuza annem koktunuz, babam oldunuz öğretmenim...
Dün düşümde gördüm sizi. Bana günaydın öğretmenim dediniz. Ben şaşkın ve özlem dolu bir sesle öğretmen sizsiniz dedim. Siz dönüp de sınıfa çocuklar sizin öğretmeniniz kim dediniz. Çocuklar beni, ben sizi gösterdim. Öğretmen olduğumu uyandığımda hatırladım. Şimdi biliyorum duyuyorsunuz beni. Eser sizin, benim canım öğretmenim...
-Kısaltılmıştır-
Ergin CAN
|