Sarıl Hayata

Sarıl Hayata

Dur öyle pes etme hemen. Bırak o elindeki gözyaşlarınla sırıl sıklam ıslattığın yastığı. İllaki tutunmalıysan birşeye; öyleyse hadi durma 
sarıl hayata!..

Unutma tek sen değilsin bu hüzne gebe. Dön yüzünü bir bak etrafına. Hep kendinden üsttekileri görüp üzüleceğine; biraz da altındakileri gör ve şükret hayatına. Yani gülün dikeni var diye feryat edeceğine; biraz da dikenin gülü var diye sevin. Sayısız kere gülden aldığın nefeslerin yerine say avcundaki o minik gül dikeni yarasını. Hem siyah olmasaydı beyaza ne kadar beyaz derdik. Gözyaşlarımız akmasa yanaklarımızdan; gülmeyi nasıl özlerdik. Sabaha hasret kalışımız gecenin karanlığıdır unutma. Bazen bir hastalık hatırlatır bize sağlığımızın kıymetini; üşütüp de ateşlendiğin geceleri hatırla...

Yetinmeli insan hayatta. Küçük mutluluklarla geçinebilmeli. Çehresine vuran sabah yelinde üşüyünce kızmamalı hemen. Yanaklarını okşayan rüzgara gülümsemeli. Kar yağıp da her taraf beyaza kesince; kapansa da yollar, uzasa da varmalar şikayet etmemeli. Yine kar yağdı; etraf battı dememeli. Hiç beyaz değer de bir tene; kirlenir mi o beden. Unutma, toprağın koynunda binlerce tohum var; o bir damla kar suyunu bekleyen...

Yıkılmamalı insan. Yere düşen bir bardak misali kırılmamalı. Ya da ipi kopmuş bir tesbih gibi dağılmamalı. Acılarla yoğrulmalı, ama un ufak olmamalı. Daha bir güçlenmeli. Hani falezlerin bağrındaki kayaları düşün. O en merhametsiz fırtınalarda, en deli boranlarda bile dim dik ayakta. Tenine değen her dalgada sanki yeniden doğmakta...

Öğrenmelisin sen de hayat namına ne varsa. Gülmeyi bilip ağlamayı es geçmek olmaz. Hem kahkahalarına anlam katan geçmişte sildiğin gözyaşlarındır unutma.

Düşmeyi de bilmelisin; kalkmayı da. Hem mühim olan düşmek değildir aslında. Düştükten sonra kalkmaktır aslolan. Kanayan dizlerinin için ağlayacağına; yitirdiğin zamanın ardına koşmaktır hayat...

Unutma sakın! Düşmeyi bilmiyorsan eğer, düştüğünde çok canın yanar. Hem bilmezsen eğer düşmeyi; nasıl el uzatabilirsin düşenlere. Hiç ağlamadıysan eğer; nasıl dindirebilirsin bir çift gözden akan yaşı. Bir dostunun derdine derman olamadıktan sonra ne kadar dostsundur. Hayat, kendini unutmadan etrafını anımsamak; ışığa kavuştuğunda ardında kalan karanlığı hatırlamaktır. Böylece hem düştüğünde sana binlerce el uzanır; hem de dilin, kavuştuğun ışığa loş demeye utanır…

 

Hayatın özü işte budur. Omuzlarında ağlayan gözler ve zor anlarında sana uzanan eller kadar hükmün geçer hayata. Mutluluk dediğin şeyse asıl sende gizlidir. Onu bazen annenin senin için ördüğü kazağın sıcaklığında bulursun. Bazen eşinin ikram ettiği bir fincan acı kahvede tadarsın. Acıyı bal eden onu sana uzatan eldir. Bazen de mutlu olmak için aranıp da bulamadığın da bir sebep; bahçende açmış bir çiçeğe koşarsın. Aslında bahanedir sevincine o beyaz papatya. Çünkü hayat yüreğine sığdırabildiğin kadardır!..

 

-Kısaltılmıştır-

 

Ergin CAN

Eserlerin her hakkı yazarına aittir

Saat
 
Haberler
 
İlan Panosu
 

DUYURU PANOMUZ

ERGİN CAN SABAH'A KONUŞTU

canlı eğitim

 
Bugün 91 ziyaretçi (229 klik) kişi burdaydı!
free html visitor counters
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol